13 Nisan 2015 Pazartesi

Kulübedeki Yerli Teknik Adam Eksikliği ve Motivasyon

Slaven Bilic Beşiktaş'ımızda göreve başladığından beri kimi zaman öneri olarak, kimi zaman ısrarla "yerli yardımcı antrenör" tekliflerine maruz kalmış ve her defasında inatla karşı çıkmıştır. Bu inadın kendince muhakkak mantıklı açıklamaları vardır. Biz ise maalesef bunun nedenini bilemediğimizden klasik bir "inat" olarak ele alacağız bu durumu. (spor medyası ve muhabirler gerçek habercilik yerine dedikoduculuğu seçtiğinden dolayı)

Peki bu kulübedeki yerli teknik adam gerçekten bir eksiklikmidir buna bakalım. 2014-2015 sezonunda Beşiktaş'ımızın yaptığı maçlara baktığımızda Arsenal, Liverpool ve Tottenham gibi ligimizde oynasalar her sene şampiyon olacak takımlara karşı akıl ve güçle birlikte çok iyi maçlar çıkardık. Gördük ki Beşiktaş bu oyun kalitesi, disiplin, akıl ve beraberindeki cesaretle oynarsa ligi erkenden şampiyon olarak bitirebilir. Ancak derbi maçlarımıza baktığımızda evdeki hesap, çarşıya uymadı. Aslında bizim hesabımıza göre çarşıya uymayan tek şey bence motivasyondan başka birşey değildi.

İngiltere'nin önde gelen takımlarına karşı başa baş oynayan, hatta saf dışı bırakabilen takım nasıl olurdu da Spor Toto Süper Lig'in takımlarına diş geçiremez. Hakem faktörü ve Beşiktaş'ın sürekli doğranması şöyle dursun (itirazım yok, bu doğru) bu maçlarda Beşiktaş'ımız rakiplerine kendi oyununu hiç kabul ettiremedi. Oysa ki Beşiktaş kendi oyununu oynadığı sürece rakiplerini rahatlıkla saf dışı bırakabilir. Burada benim aklıma gelen motivasyon eksikliğinden başka birşey değil.

Hiçbir zaman tasvip etmesem de Galatasaray'ın ve Milli Takım'ın başarılarında Fatih Terim'in motivasyonlarının etkisini görmezden gelmek mümkün mü? Yine asla tasvip etmeyip, asla Beşiktaş'ta görmek istemeyeceğim Sinan Engin'in 100. yıldaki başarımızda etkisi gözardı edilebilir mi? Son Kadıköy zaferimizde Rıza Çalımbay takımı nasıl hazırlamıştır ki, 10 kişi ve kalecisiz kalmamıza rağmen son dakikaya kadar galibiyet kovalayabilmişizdir? Mustafa Denizli son şampiyonluğumuzda demeçleri ve takım içi ilişkilerini nasıl satranç hamlesi gibi yerli yerinde yapmıştır ki koptu kopacak bağlar şampiyonlukla perçinlenmiştir?

Slaven Bilic son derece sevdiğim, değer verdiğim bir teknik adam. Lakin kendi gelişimi açısından özeleştiriyi öğrenmeli ve yanlışlarından dönmeyi becerebilmeli. 25 kişilik bir oyuncu grubuna belli ki yetmiyor Bilic'in bazı özellikleri. Oyuna müdahaleleri ve sahaya süreceği 11 seçimlerinde ciddi yanlışlar yapıyor ve bunlar Beşiktaş'a pahalıya mal oluyor. Motivasyon ve oyuncu kazanma gibi özelliklerinde sıkıntılar olduğunu düşünüyorum. Oğuzhan Özyakup aylardır düzenli bir düşüş içerisinde ve yok olmak üzere. Kerim Frei bir ara saman alevi gibi parladı ve söndü. Bu oyuncuları motive edecek hiçbir şey yok mu gerçekten? Muhammed Demirci Messi olarak ortaya atıldı, şimdi nerede, ne yapıyor bilen yok! (Gaziantep BŞB'nin U21'inde oynuyor şuan)

Bu çocukların yetenekleri tartışılmaz ve Beşiktaş'ın değeri bunlar. Ama değerlerini gitgide yitiriyorlar ve buna dur diyen yok Beşiktaş'ta.

Motivasyon kelime anlamı olarak "bir şeyleri yapma arzusudur". Üç temel parçası ise harekete geçme, ısrar ve yoğunluk olarak tanımlanır. Bir Çin atasözü der ki "inciler kumsalda bulunmazlar, eğer bir tane istiyorsan onun için dalmalısın" bu ve benzeri yüzlerce motive edici söz mevcut. Yıllık garanti ücret olarak milyon avrolar verdiğin futbolcuya yaşam koçu tutmak çok mu pahalıdır acaba?

Uzun ettim farkındayım, lakin yukarıda bahsettiğim problemler Beşiktaş'ımızda mevcut ve acil tarafından çözüme kavuşturulmalı. Bu çözümler teknik kadroya katılacak yerli antrenörle de olur, bazı futbolculara yaşam koçu tutarak da olur. Öncelikle Slaven Bilic inadından vazgeçmeli ve yönetim harekete geçmeli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder