4 Ekim 2011 Salı

hak etmek ve hakkını verebilmek

Oldum olası BEŞİKTAŞ tribünlerinde gördüğüm ve maalesef çabalarıma rağmen düzeltemediğim bir şeydir bu aslında.

Hak etmek ve hak edenin hakkını verebilmek. Maç öncesi takımımız ısınmak için sahaya çıkar ve çok ekstrem bir gelişme olmamışsa geçen hafta, sürekli takımın en popülerleri başta olmak üzere oyuncular tribünlere çağrılır ve manasız bir yumruk şov yaptırılır.

Yani o adam geçen hafta nasıl oynamış, bu sevgiyi (bence ayrıcalığı) hak etmiş mi hiç önemli değil.

Sürekli demişimdir ki madem bu tek tek oyuncu çağırma olacak, geçen haftanın en iyileri öncelikli çağrılmalı tribüne. Böylece popüler futbolcular onlara gösterilen sevginin başlıca nedeninin BEŞİKTAŞ olduğunu ve BEŞİKTAŞ FORMASI'nın hakkını vermeden o çok hoşlarına giden ilgiyi çekemeyeceklerini bilirler.

Bana kalsa takım toplu halde çağrılmalı, mesaj verilmeli yada alkışlanmalı, adamlar sonra ısınmalarına devam etmelidir. Takım ısınmaya çıkmış ama fırsat bulabilirse ısınacaklar !

Konumuz BEŞİKTAŞ olduğuna göre başkanımız olacak DEMİRÖREN HZ. değinmeden olmaz tabii ki. Onu da hak ediyoruz maalesef. Hak etmesek başımıza geçmez, geçse bile bu kadar kalamazdı. Eğer enine boyuna düşünür ve "neden bu adam hala başımızda?" diye kendimize sorup yüreklice cevabımızı verirsek sorunun çözümü için ilk adımı atmış oluruz diye düşünüyorum.

Kula bela gelmez HAK yazmadıkça; HAK bela yazmaz Kul azmadıkça!

ne kadar güzel bir sözdür ! biz büyük yanlışlar yaptık ki bugünleri yaşıyoruz. Yoksa durduk yere bu devran da hiç bir yaprak kıpırdamaz benim inançlarıma göre.

UMARIM CAMİAMIZ HER ŞEYİN EN GÜZELİNİ HAK ETMEK İÇİN NE GEREKİYORSA YAPAR VE YİNE UMARIM Kİ CAMİAMIZDA HAK EDENLERİN HAKKI ER YADA GEÇ TESLİM EDİLİR.

SİYAH KADAR ASİ, BEYAZ KADAR ASİL YARINLARA...